Bir zamanlar Akşehir’in şirin bir köyünde, Nasrettin Hoca her sabah olduğu gibi eşeğini alır, bahçesine giderdi. Eşeği Karakaçan, Hoca’yla yıllardır dosttu. Hoca ne zaman düşüncelere dalsın, Karakaçan da kafasını sallayıp içini çekerdi; aralarında öyle bir uyum vardı ki, sanki birbirlerini gözlerinden anlarlardı.
Bir gün Hoca, sabah ezanıyla gözlerini açtı, ahıra gitti ama bir baktı ki Karakaçan ortalıkta yok!
— Vay başıma gelenler! dedi Hoca. Nereye kayboldu bu eşek?
Köylüler Hoca’nın telaşını görünce etrafına toplandılar.
— Ne oldu Hoca?
— Karakaçan kayboldu! Bir izini bile bulamıyorum!
Köylüler seferber oldu. Kimi dağa taşa, kimi dere yatağına baktı ama eşekten eser yoktu. Hoca düşünceli düşünceli yürürken, bir ağacın altında gölgelik yapmış, gözleri kapalı bir köpek dikkatini çekti.
— Hey sen! dedi Hoca, bir eşek gördün mü buralarda?
Köpek bir gözünü açtı, esnedi.
— Gördüm görmesine de, dedi köpek, senin eşek kendi kendini arıyor Hoca!
— Nasıl yani? dedi Hoca şaşkınlıkla.
— O kadar alışmış senin peşinden gitmeye, bir gün herkesin peşinden gitmeye karar vermiş. Kimseyi bulamayınca seni arıyor.
Hoca durdu, bir süre düşündü ve gülümsedi:
— Demek Karakaçan bile artık özgürlüğü arıyor…
Köpeğe teşekkür edip yoluna devam ederken, köy meydanında bir kalabalık gördü. Ortalıkta bir bağrış çağrış… İçeri girince ne görsün! Karakaçan ortada duruyor, köyün çocukları onu çekiştiriyor, “Buldum!” diye sevinçle bağırıyordu.
Hoca eşeğine yaklaştı:
— Karakaçan! Nereye gittin böyle? Ben sensiz ne yaparım?
Karakaçan başını hafifçe yana eğip sanki konuşur gibi baktı:
— Hoca, ben seni aramaya çıktım! Herkes senin gibi düşünüyor ama ben senin nereye gittiğini merak ettim.
Hoca başını kaşıdı, göz kırptı:
— Oo Karakaçan! Demek beni bulmak için kayboldun ha? O zaman sen hiç kaybolmamışsın ki, sadece merak etmişsin!
Köylüler kahkahalarla gülerken Hoca, Karakaçan’ın kulağına bir şeyler fısıldadı:
— Merak iyidir, ama sen yine de fazla uzaklaşma. Beni merak ettirirsen, seni bulmak için ben de kaybolurum…
Ve o günden sonra Karakaçan, Hoca’yı asla gözünün önünden ayırmadı. Ama her seferinde birkaç adım ileride yürüdü… Belki yine merak eder diye.
Masal burada biter, Nasrettin Hoca düşünür gider…
