Pazartesi, Ekim 20, 2025
Ana SayfaYaşa Göre11+ Yaş MasallarıRüya Tohumu ve Seslerin Ormanı

Rüya Tohumu ve Seslerin Ormanı

Gerçek rüya, kendini başkası için hayal edebilmektir.

Bir zamanlar, haritalarda olmayan bir diyarda, gökyüzünün ses çıkardığı, yıldızların gece fısıldaştığı, taşların ise zamanla şarkı söylediği bir orman varmış. Bu ormana Seslerin Ormanı denirmiş. Burada her şeyin sesi varmış: yaprakların yürürken çıkardığı minik adım sesleri, çiçeklerin uykudan önce mırıldandığı ninniler, hatta gölgelerin bile fısıltıları…

Ama bir gün, bu sesler aniden susmuş. Ne kuş öter olmuş, ne rüzgâr ıslık çalar. Orman derin bir sessizliğe gömülmüş. Çünkü ormanın kalbindeki Rüya Ağacı artık rüyalarını göremez olmuş.

Rüya Ağacı, ormandaki tüm seslerin kaynağıymış. Her gece bir rüya görür, o rüyayı yapraklarına fısıldar, orman da o rüyayı seslere dönüştürürmüş. Ama artık Rüya Ağacı’nın dalları solgun, kökleri yorgunmuş.

İşte böyle bir zamanda, toprak altında minicik bir tohum uyanmış. Daha ne çiçek olmuş, ne filiz. Henüz adı bile yokmuş. Ama içinde güçlü bir his varmış: “Ben bu ormana bir ses getireceğim.”

Bu tohumun adı olmamış ama kalbi büyükmüş. Diğer köklerle konuşmaya başlamış:

— Rüya Ağacı neden suskun?
— Çünkü bir süredir kimse ona gerçek bir rüya fısıldamadı, demiş yaşlı bir mantar kökü.
— Gerçek bir rüya nedir ki?
— Kendini başkası için hayal etmektir. Yani senin büyümen bile başka bir canlının hayali olmalı…

Tohum, işte o anda bir karar vermiş: “Ben, kendimi Rüya Ağacı’nın rüyası yapacağım.”

Ama bu kolay değilmiş. Önce Üç Sessizlik Kapısından geçmesi gerekmiş. Her kapı bir sınavmış.

Birinci Kapı: Kendi Sesini Kaybetmek

İlk kapıda, tohum bir seçimle karşılaşmış. Ya kendi sesini koruyacak ve bir çiçek olarak büyüyecek, ya da sesini bırakıp Rüya Ağacı için bir umut olacak. Kendi sesini bırakmış. O andan sonra tohum konuşamamış. Ama içinde bir melodi çalmaya başlamış.

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir:  Uyumayan Prens ve Uykucu Prenses

İkinci Kapı: Karanlığı Dinlemek

İkinci kapı zifiri karanlıktaymış. Tohum orada aylarca kalmış. Hiçbir şey görmemiş, hiçbir yere büyüyememiş. Ama orada, sessizliğin içinden başka sesleri duymayı öğrenmiş: toprakta gizlenen gözyaşlarını, unutulmuş duaları, terk edilmiş hayalleri. Hepsini içine almış.

Üçüncü Kapı: Kök Olmak

Son kapı en zoruymuş. Orada tohumun kendi olmak için büyümemesi gerekiyormuş. Bunun yerine, tüm köklerini Rüya Ağacı’na doğru uzatması gerekiyormuş. Kendini ağaca vermek… Varlığını, başkasının varlığına katmak… Bunu kabul etmiş.

Ve işte o anda mucize olmuş.

Tohum, kendi çiçeğini açmadan Rüya Ağacı’nın köklerine karışmış. Rüya Ağacı ilk kez uzun zaman sonra bir rüya görmüş. O rüya şöyleymiş:

Rüya Ağacı’nın dalları birden canlanmış. Yaprakları titremiş. Çiçekleri yeniden melodiler fısıldamaya başlamış. Orman, önce yavaşça, sonra coşkuyla seslenmiş. Kuşlar uyanmış, rüzgâr dans etmiş. Sessizlik yok olmuş.

Ama kimse o tohumu görmemiş. Çünkü o, artık bir çiçek değil, Rüya Ağacı’nın kalbi olmuştu. Adı hâlâ yoktu. Ama tüm canlılar onu şöyle anardı:

“Kendini unutan Tohum, Ormana sesi getiren Kahraman.”

Ve Seslerin Ormanı o günden sonra her yıl bir geceyi “Rüya Gecesi” ilan etmiş. O gece herkes kendi rüyasını başka biri için dile getirirmiş. Çünkü rüyanı paylaşmadan sesin olmazmış.

Benzer Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz