Bir zamanlar, yerin altındaki tünellerle örülü Sessiz Fareler Ülkesi’nde Tom adında genç bir fare yaşarmış.
Tom diğer farelerden farklıymış; o, geceleri gökyüzüne bakıp yıldızları sayarmış.
Bir gece, gökyüzünde kocaman bir ay parlamış — ama bu kez ayın yüzeyinde peynire benzeyen delikler görmüş!
Tom heyecanla bağırmış:
“Demek büyük peynir orada! Gökyüzünde!”
Köydeki diğer fareler gülmüş:
“Tom, saçmalama! Gökyüzüne kim çıkar ki?”
Ama Tom’un içi kıpır kıpırmış.
O gece karar vermiş: Gökyüzü Peynirini bulacak!
Rüzgâr Değirmeninin Sırrı
Sabah olunca tünellerden çıkıp eski rüzgâr değirmenine gitmiş.
Orada, kanatları kırık bir mekanik kuş bulmuş.
Kuş paslanmış ama gözleri hâlâ maviden parlıyormuş.
“Senin adın ne?” demiş Tom.
“Ben Zeek,” demiş kuş, mekanik sesiyle. “Bir zamanlar gökyüzünde uçardım, ama kanadım kırıldı.”
Tom hemen karar vermiş:
“Ben seni onaracağım! Sonra seninle birlikte gökyüzüne uçacağız.”
Günlerce çalışmış.
Fare pençeleriyle minik vidalar sıkmış, telden kanatlar yapmış, dişlilere yağ damlatmış.
Sonunda Zeek yeniden çalışmaya başlamış.
“Hazırsan,” demiş Zeek, “Gökyüzü Peynirine gidelim.”
Bulutların Üstünde
Yükselmişler.
Bulutların arasından geçerken minik gök damlaları Tom’un bıyıklarına değmiş.
Bir bulutun üstünde gökkuşağından yapılmış bir kapı görmüşler.
Kapının önünde gümüş kürklü bir tilki oturuyormuş.
“Kimdir oraya çıkan?” demiş tilki.
“Ben Tom, Gökyüzü Peynirini bulmaya geldim!”
Tilki gülümsemiş.
“Peynir arıyorsan, önce bulutun kalbini bul. Her şeyin özü kalpte gizlidir.”
Tom anlamamış ama teşekkür edip yoluna devam etmiş.
Ayın Kalbindeki Gerçek
Sonunda Ay’a ulaşmışlar.
Ama ortada ne peynir varmış, ne delikler.
Sadece dev, sessiz bir taş çölü…
Tom çökmüş, üzülmüş.
“Demek hepsi hayalmiş…”
Tam o sırada, Zeek kanadıyla Ay’ın tozlarını üflemiş.
Ayın yüzeyinde, yavaşça bir parlaklık belirmiş.
Tom yaklaşmış ve görmüş ki — o parlaklık, köyündeki farelerin umutlarıymış!
Her biri küçük bir ışık gibi göğe yükselmiş.
Bir ses duymuş:
“Gerçek peynir, cesaretin kokusundadır, Tom.”
O anda Tom anlamış.
Peynir, bir yiyecek değilmiş.
O, ulaşılmazı arama cesaretiymiş.
Dönüş
Tom, Zeek’in sırtında geri dönmüş.
Köyde herkes merakla bekliyormuş.
Tom onlara gökyüzünde gördüklerini anlatmış:
“Peynir ararken aslında cesareti buldum,” demiş.
“Ve artık biliyorum — gökyüzü sadece yukarıda değil, içimizde de var.”
O günden sonra köyde her gece çocuk fareler göğe bakıp fısıldarmış:
“Tom’un Gökyüzü Peyniri orada parlıyor.”
Ve gerçekten de, Ay’ın kenarında minik bir ışık hep görünürmüş —
Tom’un kalbinden kopan bir parça gibi.
