Bir zamanlar, bulutlarla yeryüzü arasında asılı kalmış küçük bir kasaba vardı: Gökyuva. Bu kasabada yaşayan herkesin sıradışı bir yeteneği olurdu. Kimi rüzgârla konuşurdu, kimi gölgeleri şekillendirirdi, kimi de suya dokununca renklerini değiştirebilirdi.
Ama bir kişi vardı ki hiçbir özel yeteneği yoktu: Tom.
Tom, kasabanın en meraklı çocuğuydu. Yeteneği olmamasına rağmen, herkesten daha büyük bir hayale sahipti:
Kendi hayallerine göre şekil değiştiren bir ev yapmak!
Birinci Bölüm: Hayalin Kıvılcımı
Tom her sabah kasabanın tepesindeki boş arazide oturur, çubuklarla çizimler yapardı. “Ev şöyle olsun… Buraya rüzgâr odası… Şuraya yıldız penceresi…” diye mırıldanırdı.
Bir gün çizim yaparken yanına minik, parlayan gözlü bir yaratık geldi. Bu, kasabanın gizemli koruyucusu Mırlıktı. Genelde görünmez olurdu ama Tom’un hayalleri o kadar güçlüydü ki Mırlık kendini göstermek zorunda hissetmişti.
Mırlık, yumuşak tüyleriyle Tom’un koluna dokundu.
— “Hayallerin yüksekten uçuyor, küçük dost,” dedi.
— “Ama bir hayali gerçekleştirmek, onu sadece düşünmekten daha zordur.”
Tom gülümsedi.
— “Ben zorları severim!”
Mırlık göz kırptı.
— “O zaman sana bir sır vereceğim. Gerçek bir rüya evi, yalnızca hayalinle değil, cesaretinle ve kalbinle şekillenir.”
Ve hop! O anda Tom’un eline bir ışık tohumu bıraktı.
İkinci Bölüm: Rüya Tohumu
Tom tohumu toprağa ekti. Tohum, ışık saçan minik bir fidan olarak filizlendi. Ama fidan ne yaparsa yapsın büyümüyordu.
Bir süre sonra Tom umutsuzluğa kapıldı. Diğer çocuklar yetenekleriyle harika şeyler yapıyor, Tom ise fidanı büyütemiyordu.
Mırlık tekrar belirdi.
— “Rüya evleri yalnızca ellerle değil, hikâyelerle büyür,” dedi.
— “O fidan, hayallerini duydukça güçlenir.”
Böylece Tom her gün fidanın yanına gidip masallar anlatmaya başladı.
Kendi uydurduğu, daha önce hiç kimsenin duymadığı masallar…
Ve ne oldu biliyor musun?
Her anlattığı masaldan sonra fidan biraz daha büyüdü.
Bir masal: bir pencere filizlendi.
Başka bir masal: kocaman bir kapı şekillendi.
Bir masal daha: duvarlar ortaya çıktı.
Fidan, Tom’un hikâyeleriyle rüya gibi bir eve dönüşüyordu.
Üçüncü Bölüm: Korkunun Gölgesi
Tam rüya ev tamamlanacakken, Gökyuva kasabasına uzun zamandır görünmeyen Gölge Yutucu geldi. Bu yaratık, insanların karamsarlıklarından beslenirdi.
Tom’un en büyük korkusunu fark etti:
“Ya başarılı olamazsam?”
Bu korku büyüdükçe rüya evinin duvarları sönükleşti, camlar çatladı, ışıklar karardı.
Gölge Yutucu, Tom’un rüyasını yutmak üzereydi.
O sırada Tom derin bir nefes aldı ve kendi kendine şöyle dedi:
“Yeteneğim olmayabilir… ama hayallerim var! Onları kimse benden alamaz!”
Bu cesaret cümlesi öyle güçlüydü ki rüya evinin merkezinden parlak bir ışık yükseldi. Işık, Gölge Yutucu’nun üzerine vurdu ve yaratık kasabadan silinip gitti.
Rüya evi yeniden canlandı.
Son Bölüm: Rüya Evin Kapıları
Rüya evi artık tamamlanmıştı.
Bu ev herkese göre farklı görünüyordu.
Tom cesur olduğunda büyüyor, korktuğunda küçülüyor, mutlu olduğunda camlarında çiçekler açıyordu.
Gökyuva halkı Tom’un evini görmeye geldiğinde, herkes içinden geçen iyi duyguların evin içinde yankılandığını fark etti.
Mırlık, Tom’un omzuna kondu:
— “Yetenek sandığın şey bazen sadece cesur bir kalptir,” dedi.
— “Ve seninki bütün kasabayı aydınlatacak kadar güçlü.”
Tom o günden sonra kendi hikâyelerini yazmaya, anlatmaya ve rüya evini geliştirmeye devam etti.
Ve rüya evi, hâlâ Gökyuva’nın tepesinde…
Yeni bir masal duyduğu her gün biraz daha büyüyor.
