Bir varmış, bir yokmuş… Güneşin her sabah gümüş dağları öptüğü, yıldızların geceleyin göl kenarına dizilip masal dinlediği uzak mı uzak bir ormanda, tek kanatlı bir kuş yaşarmış.
Bu kuşun adı Mirin’miş. Doğduğunda bir kanadı pırıl pırıl, sapasağlammış; ötekiyse kıpırdamaz, uçamaz halde dururmuş. Diğer kuşlar yüksek dallarda uçar, gökyüzünde dans ederken, Mirin hep yere yakın yaşamak zorundaymış. Uçamamak bir yana, rüzgâr estiğinde bile dengesini zor sağlarmış.
Ama Mirin’in öyle bir yeteneği varmış ki, onu dinleyen herkes bir anlığına gökyüzünde süzüldüğünü hissedermiş: Şarkı söylemek.
Mirin’in sesi, sabah çiğinden daha berrak, rüzgârdan daha özgürmüş. Her sabah ormanın dört bir yanından hayvanlar gelir, Mirin’in şarkılarını dinlermiş. Tilkiler ağlamayı bırakır, ayılar kış uykusundan bir anlık uyanır, sincaplar ellerindeki cevizi düşürürmüş.
Fakat bir gün, büyük bir kartal gelip dalların en yükseğine konmuş. Tüm kuşlara şöyle demiş:
“Yarın sabah, en yüksekten en uzağa uçan kuş, Gök Dağı’nın altın yapraklı ağacında yuva kurabilecek! Cesareti olan gelsin!”
Ormandaki tüm kuşlar heyecanla hazırlanmaya başlamış. Mirin ise sessizce şarkısını söylemeye devam etmiş.
Bir serçe onun yanına gelip alayla demiş:
“Sen katılmıyor musun? Gerçi tek kanatla ne kadar gidebilirsin ki?”
Mirin üzülmüş ama kızmamış. Sadece gözlerini kapatıp içindeki melodiyi söylemiş:
“Uçamazsam bile rüzgâr olurum,
Göğe çıkamam belki ama,
Göğü kalbine taşırım.”
Sabah olmuş. Kuşlar sırayla yükselmiş, yarış başlamış. Mirin ise gözlerini kapatıp bir şarkı söylemiş. Ama bu seferki farklıymış. Kalbinden gelen, tüm ormanın içini titreten bir ezgiymiş bu. Gök Dağı bile titremiş bu seste. Rüzgâr durmuş, ağaçlar eğilmiş, bulutlar toplanmış.
Ve o an… Mucize olmuş.
Mirin’in şarkısı, rüzgârı kanat yapmış. Onu gökyüzüne kaldırmış. Tek kanadıyla değil, şarkısının gücüyle yükselmiş. Diğer kuşlar hayretle izlerken, Mirin Gök Dağı’nın tepesine varmış ve altın yapraklı ağacın dalına konmuş.
Kartal bile başını eğerek demiş:
“Gerçek uçmak, yalnızca kanatla değil; yürekle olur.”
O günden sonra Mirin, “Göğün Şarkıcısı” olarak bilinmiş. Ve ormanda her yeni sabah, onun melodisiyle uyanmaya başlamış.