Bir zamanlar, dağların ardında gizlenmiş Gümüşova adında bir vadi vardı. Burada ne insanlar, ne de dev yaratıklar yaşardı. Vadi, küçücük ama kalpleri kocaman hayvanların yuvasıydı: minik serçeler, ufak sincaplar, çalışkan karıncalar ve minicik su kurbağaları. Hepsi farklı görünse de birbirleriyle dostça geçinir, vadinin bereketini paylaşırdı.
Bir sabah, gökyüzünü kaplayan siyah bulutlardan korkunç bir fırtına kopmuş. Rüzgâr, ağaçları kökünden sökmüş, yağmur taşları yerinden oynatmış. Vadinin ortasındaki göletin önüne devasa bir çam ağacı devrilmiş. Göletin suları artık taşamıyor, tüm canlıların su ihtiyacı tehlikeye giriyormuş.
Serçeler panikle ötüşmüş:
“Biz küçüğüz, bu koca ağacı kaldıramayız!”
Sincaplar endişeyle kuyruklarını sallamış:
“Bizim gücümüz de yetmez, dalları bile ağır gelir!”
Tam o sırada karıncaların başkanı, yaşlı bir karınca olan Usta Kınalı, sakince konuşmuş:
“Bizim gücümüz tek başımıza küçük olabilir. Ama unutmamalıyız, küçük güçler birleşirse büyük işler başarır.”
Bunun üzerine herkes düşünmeye başlamış:
- Serçeler, dalların arasına girip küçük parçaları gagalarıyla ayıklayacak,
- Sincaplar, ağaç kabuklarını kemirip gövdeyi hafifletecek,
- Kurbağalar suyu taşıyıp gövdenin altını çamurla kayganlaştıracak,
- Karıncalar ise en ince dalları tek tek uzaklaştıracak.
Her biri kendi işini yaparken çok yorulmuşlar. Bazen serçelerin kanatları çamura bulanmış, bazen karıncalar yuvalarına dönemeden sabaha kadar çalışmış. Ama hiçbiri vazgeçmemiş. Çünkü biliyorlarmış ki ancak birlikte olurlarsa vadilerini kurtarabilirler.
Üç gün üç gece süren çalışmadan sonra, koca ağaç göletten uzaklaştırılmış. Su yeniden berrakça akmaya başlamış, güneş ışığı damlacıkların üzerinde gökkuşağı gibi parlamış.
O günden sonra Gümüşova’daki bütün canlılar şu sözü bellemiş:
“Küçük eller, kanatlar, ayaklar birleşirse, en büyük engel bile yol olur.”
Ve ne zaman vadide bir sorun çıksa, artık kimse “Ben küçüğüm, yapamam” demezmiş. Çünkü hepsi öğrenmiş:
👉 Küçük birlikte, büyük işler olur.
