Bilge Sincap, Simge’yi ormanın derinliklerine götürmüş. Ağaçların arasında gizli bir köy varmış — ama bu köyde insanlar değil, hayvanlar yaşarmış.
Konuşan kaplumbağalar, şarkı söyleyen baykuşlar, çiçeklerle sohbet eden arılar…
Hepsi Bilge Sincap’a büyük saygı duyarmış. Çünkü o, ormanın koruyucusuymuş.
Simge şaşkınlıkla etrafa bakarken Bilge Sincap sormuş:
“Simge, sence bilgelik nedir?”
Simge biraz düşünmüş, sonra omuzlarını silkelemiş:
“Her şeyi bilmek mi?”
Sincap gülmüş, kuyruğunu savurmuş.
“Hayır, küçük dostum. Bilgelik, her şeyi bilmek değil… Bilmiyorsan sormaktan, biliyorsan paylaşmaktan geçer.”
Simge o günden sonra ormanda her gün yeni bir şey öğrenmiş.
Arılardan sabrın, kaplumbağalardan sakinliğin, baykuşlardan geceyi dinlemenin güzelliğini…
Ama bir gün ormanın dengesi bozulmuş.
Karanlık Gölge
Ormanın kuzeyinde karanlık bir sis yükselmiş. Ağaçlar solmuş, kuşlar sessizleşmiş.
Bilge Sincap endişeyle söylemiş:
“Karanlık Gölge geri dönmüş… Onu durdurmanın zamanı geldi.”
Simge şaşırmış:
“Karanlık Gölge de ne?”
Bilge Sincap derin bir nefes almış:
“O, insanların unuttuğu bir korkudan doğdu. Paylaşmayan, sadece kendini düşünenlerin gölgesi… Bir orman, sevgiyle paylaşılmadığında karanlığa gömülür.”
Simge korkmuş ama kararlıymış.
“Ben yardım ederim!” demiş.
Bilge Sincap gözlerini kısmış, yavaşça başını sallamış:
“O halde sınav başlıyor, Simge.”
Cesaretin Kalbi
Sincap ve Simge, ormanın en yüksek tepesine gitmişler. Tepede eski bir taş daire varmış.
Bilge Sincap demiş ki:
“Burada, kalbinden korkusunu çıkarıp, yerine cesareti koyarsan, gölgeye dokunabilirsin.”
Simge gözlerini kapamış, derin bir nefes almış.
Kalbinde bir sıcaklık hissetmiş. Gözlerinin önünden annesi, köyü, gülüşleri geçmiş.
Birden karanlık sis içinden uğultular yükselmiş:
“Sen küçüksün… Sen yapamazsın… Sen kimsin ki?”
Simge titremiş, ama Bilge Sincap’ın sesi yankılanmış:
“Simge! Unutma, bilgelik senin içinde. Soruların kadar cesursun!”
Simge ellerini kalbine koymuş, tüm gücüyle bağırmış:
“Ben yapabilirim! Çünkü öğrenmekten korkmuyorum!”
Birden karanlık sis dağılmış.
Ağaçlar yeniden yeşermiş, kuşlar ötmeye başlamış.
Karanlık Gölge yok olmuş.
Bilge Sincap gülümsemiş:
“Başardın küçük dostum. Artık sen de Bilgelik Ormanı’nın koruyucususun.”
Dönüş ve Miras
Sabah güneşi yükselirken Simge gözlerini açmış.
Ormandaki kapının önündeymiş. Elinde küçük bir meşe palamudu duruyormuş.
Ama bu palamut sıradan değilmiş — parlıyormuş.
Bilge Sincap’ın sesi rüzgârla kulağına fısıldamış:
“Ne zaman bilgelikten uzaklaşırsan, bu palamuda bak. Çünkü bilgelik, kalbinde filizlenen bir tohumdur.”
Simge eve dönmüş. Artık sadece soran değil, dinleyen, paylaşan bir çocuk olmuş.
Yıllar geçmiş, büyümüş.
Ve bir gün, kendi öğrencilerine şu masalı anlatmış:
“Bir zamanlar Bilge Sincap diye bir dostum vardı. Bana, bilgelik öğrenmekten çok, paylaşmakla başlar demişti…”
Masalın Sonu
Rüzgâr ormanda hâlâ aynı melodiyi fısıldarmış:
“Bilgelik, paylaşmaktan doğar…”
Ve o günden sonra her meşe ağacının altında, bir çocukla bir sincabın dostluğu yeniden başlarmış.