Salı, Kasım 4, 2025
Ana SayfaYaşa Göre11+ Yaş MasallarıKeloğlan ve Sessiz Ormanın Sırları

Keloğlan ve Sessiz Ormanın Sırları

Keloğlan, Sessiz Orman’ın gizemini çözmek için büyülü bir yolculuğa çıkar. Cesaret dolu masal!

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarların birinde, ne zaman güldüğü bilinmeyen, her daim meraklı, akıllı mı akıllı, kel mi kel bir oğlan yaşarmış. Adına Keloğlan derlermiş. Keloğlan’ın saçları yokmuş ama düşleri gökyüzündeki bulutlar kadar büyükmüş. Fakirmiş ama kalbi zenginliklerle doluymuş.

Keloğlan bir gün, köy meydanındaki ulu çınarın gölgesinde dinlenirken, köyün yaşlı kadını olan Dudu Nine yanına gelmiş. Gözleri derin bir bilgelik taşıyan Dudu Nine, “Keloğlan” demiş, “duydun mu Sessiz Orman’daki tuhaflığı?”

Keloğlan şaşırmış, “Ne tuhaflığı Dudu Nine?”

“Ormanın derinliklerinde gece boyunca ışıklar yanıp sönüyor ama orada yaşayan hayvanlardan tek ses çıkmıyor. Eskiden cıvıldaşan kuşlar birden susmuş, kurtlar ulumaz olmuş, rüzgâr bile sessiz esiyormuş. Buna bir anlam veremiyorum. O orman bir sır saklıyor, evlat…”

Keloğlan’ın gözleri merakla parlamış. “O zaman ben gidip bakayım Dudu Nine! Kim bilir belki sessizliği bozan bir şey vardır.”

Dudu Nine başını sallamış. “O ormana gitmek kolay değil oğul. Derinliklerinde, kimsenin görmediği gizli yollar, hiç duyulmamış yaratıklar varmış. Orası sırlarla dolu.”

Ama Keloğlan’ın kararlılığı kolay kolay sarsılmazmış. O akşam sırtına küçük bohçasını almış, biraz ekmek, biraz da peynir koymuş, annesinin dualarıyla yola düşmüş.


Sessiz Ormana İlk Adım

Ormana girdikçe kuş seslerinin eksikliği insanı daha da rahatsız ediyormuş. Ağaçlar öyle sık, o kadar uzunmuş ki güneş ışıkları zar zor süzülüyormuş. Keloğlan yürüdükçe yürümüş ama tek bir çıtırtı bile duymamış. Ne böceklerin vızıldaması ne yaprakların hışırtısı—sanki dünya nefesini tutmuş.

Uzun bir yürüyüşten sonra Keloğlan, devasa bir ağacın gövdesinde parlayan bir simge fark etmiş: İki yaprağın ortasında duran küçük bir ay simgesi. Merakına yenik düşüp ağaca yaklaşmış. Eliyle dokunduğunda ağaç birden titremiş, gövdesi şeffaflaşmaya başlamış ve bir kapı belirmiş.

“İşte bir sır başladı!” diye mırıldanmış Keloğlan. Kapıdan içeri girdiğinde kendini hiç bilmediği bir dünyada bulmuş.


Ormanın Kalbinde Işıklar Diyarı

İçerisi karanlık değildi, tam aksine yumuşak bir mavi ışık her yeri aydınlatıyordu. Ağaçlar fısıldıyor, çiçekler melodiler söylüyordu. Hayvanlar sessizmiş ama yüzlerinde garip bir huzur ifadesi varmış. Keloğlan etrafına bakınırken, minik bir ışık topu belirmiş yanı başında.

“Hoş geldin genç dostum,” demiş incecik bir sesle. “Ben Lira, Ormanın Işık Perisiyim. Sessizliğimizin nedeni bir lanet. Zamanın efendisi olan Zaman Gölü kuruduğundan beri hiçbir ses bizim diyarımızda yankılanmıyor.”

Keloğlan şaşırmış. “Zaman Gölü mü? O da ne?”

Lira derin bir nefes almış. “Ormanın kalbinde eskiden berrak bir göl vardı. Her sabah güneşin ilk ışıklarıyla birlikte su yüzeyinde şarkılar çalardı, zamanı yenilerdi. Ama bir gün karanlık bir gölge gelip gölün suyunu çaldı. Su olmayınca zaman durdu. Sesler kayboldu.”

“Peki siz neden bir şey yapmıyorsunuz?” diye sormuş Keloğlan.

“Güçlerimiz sönük, sesimiz yok. Bizim bir kahramana ihtiyacımız var. Zaman Gölü’nün suyunu geri getirebilecek cesur birine.”

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir:  Rapunzel: Özgürlüğe Uzanan Saçlar

Keloğlan’ın gözleri parlamış: “Madem öyle, bana düşen yardımı etmek! Zaman Gölü’nü nasıl bulurum?”


Zaman Gölü’ne Yolculuk

Lira, Keloğlan’ı ormanın daha derinlerine doğru yönlendirmiş. Yürüdükleri her yol yeni bir sır açıyormuş. Bir yerde dev sarmaşıklar yolu kapatıyor, başka yerde görünmez bir köprüden geçmek gerekiyormuş.

Sonunda Keloğlan, karanlık bir mağaranın girişine ulaşmış. Mağaranın içinden tuhaf bir uğultu geliyormuş. “İşte Zaman Gölü’nün son damlalarının saklandığı yer,” demiş Lira. Ama içeride bir bekçi varmış: Gölü koruyan dev, adı Kıdemli Zaman Yiyen.

Keloğlan kararlılıkla içeri girmiş. Karanlıkta kocaman gözler parlamış. Dev, tok bir sesle konuşmuş: “Kim cesaret edip zamanın huzurunu bozmaya geldi?”

Keloğlan yılmamış, “Ben Keloğlan! Sessiz Orman’a sesini geri vermeye geldim!”

Dev gülmüş, “Kimsin ki sen, saçsız başsız insan yavrusu? Zamanı geri döndürmek kolay mı sanırsın?”

Keloğlan, “Belki kolay değil ama imkânsız da değil!” demiş. “Bana bir fırsat ver!”

Dev, Keloğlan’ın kararlılığını görünce ona bir bilmece sormuş:

“Zamanın var ama göremezsin, sesin vardır ama duyamazsın. Geçmişi hatırlar, geleceği saklar. Nedir o?”

Keloğlan düşündükçe düşündü. Cevabı birden aklına dank etti: “Kalp atışı!”

Dev şaşırmış. “Doğru!” demiş ve kenara çekilmiş. “Kalbi olan, zamanı da anlayabilir. Gölün suyu orada. Git ve dileğini dile.”


Sessizliğin Son Bulduğu An

Keloğlan, gölün kurumuş yatağına yanaşmış. Kuru toprakta altın bir damla su parlıyormuş. Elini uzatıp o damlayı avucuna almış. Dileğini kalbinden söylemiş:

“Zaman yeniden aksın, sesler geri dönsün.”

Bir anda avucundaki damla ışığa dönüşüp göğe yükselmiş. Ardından, yer sarsılmış, su tıpkı bir nehir gibi yatağa dolmaya başlamış. Göl canlanmış. İlk kez bir kuş sesi duyulmuş. Bir geyik melemiş. Ağaçlar gürlemiş. Tüm orman şarkıya durmuş.

Lira ve bütün orman sakinleri sevinç içinde Keloğlan’ın etrafını sarmış. Işıklar saçılmış, kuşlar dans etmiş. Lira, “Sözümüz var Keloğlan,” demiş. “Bir dileğin daha olabilir.”

Keloğlan düşünmüş. “Benim tek dileğim, insanların doğayla uyum içinde yaşaması. Hiçbir şey, ne zaman ne de sessizlik, bozulmasın.”

Lira gülümsemiş. “Dileğin kabul edildi, Keloğlan. Kalbin saf, yüreğin cesur. Senin gibi insanlar oldukça dünya korkmayacak.”


Köye Dönüş ve Yeni Bir Masal

Keloğlan köyüne döndüğünde güneş gülümsüyor, kuşlar öterek onu selamlıyormuş. Köylüler onun ne tür maceralara atıldığını bilmese de gözlerindeki mutluluğu görmüşler. Keloğlan artık sadece saçsız bir delikanlı değilmiş; Sessiz Orman’ın kahramanı, kalbiyle zamanı kurtarmış bir yiğitmiş.

Aradan yıllar geçmiş, Dudu Nine bile masallarında o günden bahseder olmuş. Ama bu masalı duyan her çocuk bilirmiş ki sessizliğin içinde bile bir umut gizlidir. Ve o umut, bir Keloğlan çıkıp cesaret edene kadar asla kaybolmazmış…


Gökten üç elma düşmüş: Biri bu masalı dinleyenlerin başına, biri masalı anlatanın üstüne, üçüncüsü de Sessiz Ormanı kurtaran Keloğlan’ın gönlüne…

Benzer Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz