Bir varmış, bir yokmuş…
Uçsuz bucaksız yemyeşil bir vadide, yumuşacık beyaz tüyleriyle, minicik kalbiyle tatlı mı tatlı bir kuzu yaşarmış. Adı Pamuk’muş.
Pamuk, diğer kuzular gibi sadece otlamakla yetinmezmiş. O, oyuncaklarıyla oynamayı çok severmiş!
Ama onun oyuncakları, dükkândan alınan oyuncaklardan değilmiş. Her biri Pamuk’un kendi emeğiyle, sevgisiyle yapılmış özel oyuncaklarmış.
Bir gün, güneş dağın arkasından gülümserken Pamuk büyük bir sepetle çayıra çıkmış.
“Bugün yeni bir oyuncak yapacağım!” demiş heyecanla.
Önce birkaç tane yumuşak yaprak toplamış, sonra çiçek saplarını ip gibi birbirine bağlamış.
Biraz da pofuduk ot bulunca başlamış örmeye.
“Bu, benim yeni dostum olacak,” demiş.
Bir süre sonra minicik kulakları, yuvarlak burnu ve yapraktan kuyruğu olan tuhaf ama sevimli bir yaratık ortaya çıkmış.
Pamuk ona Yaprakçık adını vermiş.
O gün ikisi birlikte oyun oynamış, tepeye tırmanmış, çiçeklerin arasında koşmuşlar.
Ama akşam olunca rüzgâr başlamış, Yaprakçık’ın vücudundaki yapraklar birer birer uçmaya başlamış.
Pamuk çok üzülmüş. “Keşke oyuncaklarım hiç kaybolmasa…” diye iç geçirmiş.
Tam o sırada gökyüzünde bir yıldız pırıl pırıl parlamış.
Yıldız, Pamuk’un gözyaşlarını görmüş olmalı ki yavaşça yere süzülmüş.
“Merhaba, küçük kuzu,” demiş incecik bir ses. “Ben Dilek Yıldızı’yım. Gerçekten istiyorsan, oyuncaklarını canlı yapabilirim.”
Pamuk’un gözleri kocaman açılmış. “Gerçekten mi?”
“Evet,” demiş yıldız, “ama bir şartla: Onlara sevgiyle bakmaya devam etmelisin. Oyuncaklar, sevgisiz yerde solup gider.”
Pamuk hemen kabul etmiş.
Yıldız bir kez parlamış… sonra birden bütün sepet dolusu oyuncak — çiçekten ayıcıklar, ottan arabalar, taş gözlü kedicikler — canlanıvermiş!
Hepsi neşe içinde “Merhaba Pamuk!” diye bağırmış.
O günden sonra vadideki en mutlu yer Pamuk’un çayırı olmuş. Her gün oyunlar oynar, yeni hikâyeler uydururlarmış.
Bir gün, bir fırtına çıkmış. Rüzgâr oyuncakları oraya buraya savurmuş.
Pamuk hemen peşlerine düşmüş, hepsini tek tek bulmuş, çamur içinden çıkarmış, yıkamış, kurulamış.
Ve o an Dilek Yıldızı tekrar gökyüzünde belirmiş:
“Pamuk, sözünü tuttun. Onlara sevgiyle baktın. Artık oyuncakların hiç solmayacak.”
O günden sonra Pamuk’un oyuncakları sadece çayırda değil, rüyalarında da yanında olurmuş.
Geceleri yıldızlarla dans eder, sabah güneşle gülüşürlermiş.
Ve Pamuk ne zaman yeni bir yaprak, taş ya da çiçek bulsa,
fısıldarmış:
“Belki bu da yeni bir dost olur.”
