Bir zamanlar, renklerin iç içe dans ettiği, her sabah kuşların melodilerle güne başladığı Renkli Orman adında bir yer varmış. Bu ormanda yaşayan en minik ama en cesur varlıklardan biri de Cesur Şirinmiş. Boyu bir mantar kadar kısa, ama kalbi bir dağ kadar büyükmüş.
Cesur Şirin her gün ormanın içinde dolaşır, düşen yaprakları toplar, kaybolan minik böcekleri yuvalarına götürürmüş. Çünkü Cesur Şirin’e göre “küçük olmak, büyük işler yapmaya engel değildir.”
Bir sabah Renkli Orman’a tuhaf bir sessizlik çökmüş. Normalde gökyüzünde kocaman bir yay gibi duran Gökkuşağı kaybolmuş! Ne kırmızı varmış, ne mavi, ne de en sevdiği sarı…
Ormanın bilgesi Yaşlı Çınar hemen Şirin’i yanına çağırmış.
“Cesur Şirin,” demiş kalın ve yavaş bir sesle, “Gökkuşağı’nın ışığını sağlayan Gökkuşağı Taşı çalındı. Taş olmadan renkler kaybolacak, orman solacak. Bunu ancak sen geri getirebilirsin.”
Cesur Şirin biraz korkmuş ama gözlerinde bir kararlılık parlamış.
“Ben yaparım! Renklerimizi kurtaracağım!” demiş.
Böylece macera başlamış. Şirin önce Mırıl Şelalesi’nin yanından geçmiş. Şelale ona tatlı bir melodi söylemiş ve suyun yüzeyinde bir mesaj belirmiş:
“Renklerin yolu kalbin ışığıyla açılır.”
Şirin, kalbini dinleyerek ilerlemiş ve karanlık Gölge Mağarası’na varmış. Mağaranın içinde her adımında ışığı biraz daha sönüyormuş. Tam pes edecekken, kalbinden hafif bir sıcaklık yayılmış… Küçük bedeninden bir ışık çıkmış ve yolu aydınlatmış!
Mağaranın en sonunda, büyücü Karanlık Pofuduk Gökkuşağı Taşı’nı saklıyormuş. Aslında Pofuduk kötü biri değilmiş; sadece gökkuşağının renklerini kendi odasını süslemek için istemiş.
Cesur Şirin cesaretle yaklaşmış:
“Pofuduk, renkler hepimizindir. Onları saklarsan kimse mutlu olamaz.”
Pofuduk taşmış gözlerle düşünüp iç çekmiş.
“Ben sadece biraz renk istedim… Ama ormanı üzdüğümü fark etmedim.”
Böylece taşı geri vermiş. Cesur Şirin ve Pofuduk birlikte mağaradan çıkıp ormana dönmüşler. Gökkuşağı Taşı yerine yerleştirilince gökyüzünde dev bir gökkuşağı açmış. Renkler eskisinden bile daha parlakmış!
Yaşlı Çınar gülümseyerek,
“Cesaret bazen savaşmak değil, doğruyu söylemektir,” demiş.
O günden sonra Pofuduk da ormanın dostu olmuş, herkes her sabah gökkuşağının altında neşeyle dans etmeyi alışkanlık edinmiş.
Ve küçük Cesur Şirin, ormanın en büyük kahramanı sayılmış.
Masal burada bitti, renklerle dolu güzel günler size eşlik etsin.
