Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, pire berber iken, uzak diyarların birinde Keloğlan adında bir delikanlı yaşarmış. Anasıyla birlikte yoksul ama mutlu bir hayat sürermiş. Günlerden bir gün, köyün çeşmesinde su doldururken, yaşlı bir dede yanaşmış yanına. Dede, kıvrımlı bastonuna yaslanmış, beyaz sakalını okşayarak:
— “Evlat,” demiş, “gönlün maceraya açıksa, Devler Ülkesi seni bekliyor.”
Keloğlan merakla:
— “Devler Ülkesi mi? Orada ne var ki?”
— “Orada adalet terazisi bozulmuş, devler zulme başlamış. Fakat efsaneye göre bir ‘kalpsiz dev’ yenilirse, ülke eski haline döner.”
Keloğlan düşünmüş taşınmış, anacığının elini öpmüş, bir bohça hazırlamış ve yola koyulmuş. Ormanlar geçmiş, dağlar aşmış, nihayet sisler içinde gizlenmiş Devler Ülkesi’ne varmış.
Devler, insanları hizmetkâr gibi kullanıyor, onları dev saraylarda zorla çalıştırıyormuş. Keloğlan, bir köylü kılığına girip saraya gizlice sızmış. Orada, devlerin en büyüğü olan Kalpsiz Dev’in kalbinin bedeninde değil, uzak bir mağarada gizli bir kutuda saklı olduğunu öğrenmiş.
Ama bu kolay bir iş değilmiş. Kutunun bulunduğu mağara üç engelle korunuyormuş:
- Yalancının sesine aldanan bir taş kapı,
- Cesareti olmayanı zehirleyen bir nehir,
- Kendini beğenene ayna tutan bir dev aynası.
Keloğlan, ilk kapıya gelmiş. Kapı, ona yalan söylemesi için türlü bahaneler sunmuş. Ama Keloğlan her defasında gerçeği söylemiş. Taş kapı bir anda gürleyerek açılmış.
İkinci engel, zift gibi karanlık bir nehirmiş. Nehrin sesi insanın içini ürpertiyormuş. Ama Keloğlan korkusunu yutmuş, kalbindeki inançla karşı kıyıya yüzmüş.
Son olarak aynaya gelmiş. Aynada kendisini altınlar içinde, padişah olmuş halde görmüş. Gülümsedi:
— “Ben Keloğlan’ım. Ne altına aldanırım, ne saraya.”
O anda ayna çatlamış ve yol açılmış.
Kalbin saklı olduğu kutuya vardığında, kutuyu açmak için son bir bilmece belirivermiş:
“Kalpsiz olanı neyle yenersin?”
Keloğlan gözlerini kapatmış, anasını düşünmüş, köyünü, dostlarını… Gözünden bir damla yaş süzülmüş:
— “Sevgiyle,” demiş.
Kutunun kapağı kendiliğinden açılmış. İçinde parlayan bir kalp varmış. Keloğlan, kalbi eline almış, göğe kaldırmış. O anda devler haykırmış, yer sarsılmış. Kalpsiz Dev yere yığılmış ve toprak çatlamış, içinden çiçekler fışkırmış.
Devler Ülkesi, barışa kavuşmuş. İnsanlar özgür olmuş. Devler ise Keloğlan’a saygı duymuş, onu “Barış Elçisi” ilan etmiş.
Ama Keloğlan, unvanlara değil anasına hasretmiş. Alnından öpülen bir çocuk gibi gülerek:
— “Benim yerim anamın yanıdır,” demiş ve köyüne dönmüş.
O günden sonra, Devler Ülkesi’nde yalan konuşulmaz, sevgi unutulmaz olmuş.
Ve masal burada bitmiş, gökyüzüne yıldız diye yazılmış.