Gökyüzünün en sevimli bulutlarından biri olan Pofuduk, adını bembeyaz, pamuk gibi yumuşacık görünüşünden almıştı. Diğer bulutlar rüzgârla savrulup hızlıca yol alırken, Pofuduk biraz yavaştı. Çünkü o, acele etmek yerine gökyüzündeki güzellikleri izlemeyi, kuşların şarkılarını dinlemeyi ve güneşin gülümsemesini seyretmeyi severdi.
Ama bir gün, rüzgâr ona bir haber getirdi:
“Pofuduk, uzak diyarlardaki Gökkuşağı Tepesi’ne gitmen gerekiyor. Orada renkler kaybolmuş, gökyüzü griye bürünmüş.”
Pofuduk’un içi bir anda hem merak hem de biraz korkuyla doldu. “Ben o kadar uzağa nasıl gideceğim?” diye düşündü. Fakat gökyüzünün mutlu olması için bir şeyler yapmalıydı.
İlk Durak: Kuşlar Vadisi
Yola çıkan Pofuduk, önce Kuşlar Vadisi’ne uğradı. Rengârenk tüyleri olan papağan, ona seslendi:
— “Gökkuşağı Tepesi’ne gitmek istiyorsan sana yön gösterebilirim. Ama önce bize yardım et. Son günlerde gökyüzü karardığı için yavru kuşlar yolunu bulamıyor.”
Pofuduk, yumuşacık bedenini genişletti, içindeki temiz su damlalarını yavaşça bırakıp vadinin üzerine incecik bir yağmur serpti. Bitkiler canlandı, hava ferahladı ve yavru kuşlar rahatça uçmaya başladı. Teşekkür eden papağan, Pofuduk’a altın bir tüy hediye etti:
— “Bunu Gökkuşağı Tepesi’nde kullanman gerekecek.”
İkinci Durak: Fısıldayan Dağlar
Yoluna devam eden Pofuduk, Fısıldayan Dağlar’a ulaştı. Burada rüzgâr, eski şarkılar söylüyordu. Dağların en yüksek tepesinden ince bir ses geldi:
— “Pofuduk, bizden geçebilmen için puslu sisleri dağıtman lazım. Yoksa yolunu kaybedersin.”
Pofuduk derin bir nefes aldı, içindeki güneş ışığını hatırladı. Hafifçe parladı ve puslu sisler bir anda dağıldı. Dağlar memnuniyetle ona parlak bir taş verdi:
— “Bu taş, renkleri geri getirmenin anahtarı olacak.”
Son Durak: Gökkuşağı Tepesi
Günler süren yolculuğun ardından Pofuduk, Gökkuşağı Tepesi’ne ulaştı. Ne yazık ki, söylentiler doğruydu: Gökkuşağı solmuş, gökyüzü griye dönmüştü.
Pofuduk altın tüyü rüzgârda savurdu, parlak taşı bulutların arasına yerleştirdi. Tüy ve taş birleşince gökyüzünde renkler yavaş yavaş geri dönmeye başladı. Önce kırmızı, sonra turuncu, ardından sarı, yeşil, mavi, mor… Derken kocaman, pırıl pırıl bir gökkuşağı oluştu.
Gökkuşağı Tepesi tekrar neşeyle doldu. Kuşlar şarkı söyledi, dağlar rüzgârla dans etti. Pofuduk ise içinden gülümsedi:
“Yavaş olabilirim ama bazen en yavaşlar en güzel işleri başarır.”
Ve o günden sonra gökyüzünde bir gökkuşağı belirdiğinde, herkes Pofuduk’un oradan geçtiğini bilirdi.