Bir zamanlar, sislerle örtülü vadinin tam ortasında, kökleri toprağın derinliklerine masal anlatır gibi inen koca bir ağaç vardı. Adı yoktu, çünkü o, isimlerle değil rüyalarla anılırdı. İnsanlar ona yalnızca “Rüya Ağacı” derdi.
Gövdesi o kadar genişti ki, on kişi el ele tutuşsa bile saramazdı. Yaprakları, gündüzleri sıradan yeşildi ama geceleri, ay ışığında mavi ve gümüş tonlarında parıldar, hafifçe titreyerek bir şeyler fısıldardı. O fısıltılar, rüzgârın oyunu değildi. Duyan herkes, içinden bir anıya, unuttuğu bir dileğe ya da hiç görmediği bir diyara sürüklenirdi.
Vadinin en ucunda yaşayan küçük bir kız vardı: Lina. Lina, gözleri merakla dolu, elleri ise her zaman biraz toprak kokan bir çocuktu. Bir gece, uykusu kaçınca pencereden dışarı baktı ve Rüya Ağacı’nın ışıldadığını gördü. Sanki ağacın yaprakları, onu çağırıyordu.
Sessizce evden çıktı, çıplak ayaklarıyla çimenlerin serinliğini hissederek ağacın yanına yürüdü. Ağacın dibine vardığında fısıltılar netleşti:
— “Hoş geldin, Lina… Beni duymayı seçtin. O hâlde, sana bir rüya borçluyum.”
Korku ile heyecan arasında kalan Lina, “Rüya borcu mu olur?” diye sordu.
— “Olur,” dedi ağaç, “Çünkü insanlar bana dileklerini bırakır, ben de onlara en çok ihtiyaç duydukları şeyi gösteririm. Ama unutma… Her rüya, uyanınca bir seçim ister.”
Ağaç, ince bir dalını Lina’nın alnına dokundurdu. Anında, Lina kendini bambaşka bir yerde buldu: gökyüzünde, bulutlardan yapılmış bir köyde. Evler pamuk gibi yumuşaktı, yollar ise gümüş ipliklerle işlenmişti. Orada yaşayan insanlar kuş tüyünden kanatlara sahipti. Her biri Lina’ya gülümsüyor, ellerine minik ışıklar bırakıyordu.
Tam o sırada, uzaklarda karanlık bir gölge belirdi. Bulut köyü yavaş yavaş solmaya, yolların iplikleri kopmaya başladı. Lina, elindeki ışıkların parladığını fark etti. İçinden bir ses, “Bunlar umudun tohumları… onları bırak, köy yeniden canlansın” dedi.
Lina, birer birer ışıkları yere bıraktı. Her ışık toprağa düştüğünde, bulutlar yeniden beyazladı, iplikler onarıldı. Karanlık gölge uzaklaştı.
Gözlerini açtığında, tekrar Rüya Ağacı’nın altında olduğunu gördü. Ağaç, yumuşak bir sesle konuştu:
— “Seçimini yaptın, Lina. Uyandığında bu umudu yanında taşı. Çünkü bazen dünyayı değiştirmek, tek bir küçük ışığı bırakmakla başlar.”
O günden sonra Lina, köyünde herkese yardım eden, gülüşleriyle karanlıkları dağıtan biri oldu. Ama ne zaman gece gökyüzüne baksa, bulut köyden gelen minik bir ışık göz kırpar, ona o rüyayı hatırlatırdı.
Ve Rüya Ağacı, hâlâ vadide, geceleri fısıltılarına kulak verecek cesur ruhları bekler…