Bir varmış, bir yokmuş…
Uzak diyarlarda, bulutların gölgesinde minik bir köy varmış. Bu köyde, herkesin avucu kadar küçücük ama yüreği kocaman bir kızı varmış: Adı Parmak Bebek Laleymiş.
Lale, köydeki çocuklardan küçücük olsa da aklı her zaman yeni oyunlar bulur, herkese neşe getirirmiş. En sevdiği oyuncağı ise gökkuşağının renklerinden yapılmış gibi parlayan, ışıldayan renkli bir topmuş. Bu top öyle sıradan değilmiş; her zıpladığında başka bir tını çıkarır, her sekmesinde rengini değiştirirmiş.
Köyün çocukları topa hayran olurmuş, ama top sadece Lale’nin ellerinde bu kadar sihirliymiş. Çünkü topu ona, ormandaki yaşlı bilge serçe hediye etmiş:
“Bu top senin kalbinin neşesini taşır. Onu iyi kullan, Lale.” demiş serçe.
Topun Kayboluşu
Bir sabah Lale, topuyla çimenlerde oynarken aniden güçlü bir rüzgâr esmiş. Top havaya yükselmiş, yuvarlana yuvarlana köyden çıkıp Karanlık Orman’ın derinliklerine doğru kaybolmuş.
Lale çok üzülmüş:
“Benim sihirli topum gitti! Onsuz çocukları nasıl neşelendireceğim?” diye ağlamış.
Ama sonra gözlerini silip kendi kendine demiş:
“Topum benim dostum, onu bulmadan geri dönmeyeceğim!”
Ormanda İlk Durak: Mırıl Mırıl Dere
Lale, ormana girdiğinde karşısına şırıl şırıl akan bir dere çıkmış. Dereden su içmeye eğildiğinde, suyun içindeki balıklar konuşmaya başlamış:
“Merhaba Lale, bir renkli top geçti buradan. Suya düşmedi, ama derenin üzerinden yuvarlandı.”
Lale sevinmiş:
“Teşekkür ederim! O benim en değerli oyuncağım.”
Balıklar ona yol göstermiş:
“Dereyi takip et, ama dikkat et, biraz ileride çok huysuz bir kurbağa yaşar.”
Huysuz Kurbağa ile Karşılaşma
Dere boyunca ilerleyen Lale, bir taşın üzerinde oturan kocaman yeşil bir kurbağa görmüş. Kurbağa homurdanarak konuşmuş:
“Buradan geçen her şey benimdir! Eğer renkli topunu arıyorsan, önce benim bilmecemi çözmelisin.”
Lale korkmamış ve gülümsemiş:
“Tamam, sor bakalım.”
Kurbağa sormuş:
“Sabahları doğar, geceleri kaybolur, ama asla uyumaz. Nedir o?”
Lale biraz düşünmüş, sonra gülümsemiş:
“Güneş!”
Kurbağa şaşırmış:
“Doğru bildin! Peki git o halde, topun kuzeydeki çayırlara yuvarlandı.”
Renkli Çayır ve Gökkuşağı Perisi
Lale kuzeye doğru yürümüş, rengârenk çiçeklerle dolu bir çayıra varmış. Çiçeklerin ortasında ışıl ışıl parlayan bir peri belirmiş.
“Ben Gökkuşağı Perisiyim. Topun buradan geçti ama rüzgâr onu Karanlık Dağ’ın tepesine götürdü. Oraya gitmek kolay değildir, cesaretin var mı?”
Lale hiç düşünmeden cevaplamış:
“Topumun peşinden dünyanın sonuna kadar giderim!”
Peri ona minicik bir çiçek tacı vermiş:
“Bu tacı taktığında yolun aydınlanacak.”
Karanlık Dağ’daki Sır
Lale uzun yolculuk sonrası Karanlık Dağ’a varmış. Dağın tepesinde topunu görmüş, ama topu dev bir karga kapmış.
Karga, topu gagasında tutarak gürlemiş:
“Bu top çok parlak! Artık benim hazinem olacak.”
Lale kargaya yaklaşmış ve sakin bir sesle konuşmuş:
“Sevgili karga, o topun ışığı bende parlıyor. Çünkü top benim kalbimden güç alıyor. Eğer istersen, ben sana her gün şarkılar söyleyeyim, sana yalnızlık hissettirmeyeyim. Ama topumu bana geri verir misin?”
Karga, Lale’nin cesaretine ve nezaketine şaşırmış. Bir süre düşündükten sonra topu Lale’ye uzatmış:
“Bunca zamandır kimse bana böyle güzel sözler söylemedi. Al topunu, küçük dostum. Ben de bundan sonra senin arkadaşın olayım.”
Mutlu Son
Lale renkli topunu almış, kargayla birlikte köyüne dönmüş. Top yine eskisi gibi rengârenk zıplıyor, çocukların kahkahalarını göğe taşıyormuş.
O günden sonra köyde bir kural olmuş:
“Neşe paylaşılırsa çoğalır.”
Lale’nin cesareti, nezaketi ve rengârenk topu herkese umut vermiş.
Ve gökyüzünde bir gökkuşağı belirmiş…
Masal da burada bitmiş.
✨ Gökten üç elma düşmüş; biri bu masalı okuyana, biri Lale’ye, biri de onun rengârenk topuyla oynayan tüm çocuklara…
