Bir zamanlar, küçük bir kasabada yaşayan Mehmet adında bir çocuk varmış. Mehmet’in en büyük tutkusu masallarmış. Ama o masalları sadece dinlemekle yetinmez, onları toplar, yazıya döker ve defterine işler, sonra da kendi hayallerini katarak yeniden kurgularmış.
Bir gün, köyün eski sahafında tozlu rafları karıştırırken garip bir defter bulmuş. Defterin kapağında şunlar yazıyormuş:
“Yarım Kalan Masalların Defteri”
Mehmet merakla defteri açmış ama sayfaların çoğu bomboşmuş. Yalnızca ilk sayfada şu cümle yer alıyormuş:
“Masallar yarım kaldı, onları tamamlayacak kişi sensin.”
Bir anda defterden ışık fışkırmış ve Mehmet kendini bambaşka bir dünyada bulmuş.
Bölüm 1 – Rüzgârın Kaybolduğu Şehir
Mehmet’in ilk girdiği masal dünyasında gökyüzü kupkuru ve sessizmiş. Ne ağaçların yaprakları hışırdıyor, ne de kuşların kanatları çırpınıyormuş. Çünkü bu şehirde rüzgâr kaybolmuş!
Şehrin insanları fısıltıyla konuşuyor, çocuklar oyun oynayamıyormuş. Çünkü hiç rüzgâr esmeyince sesler bile yankı yapmıyormuş.
Mehmet çok düşünmüş: “Rüzgârı kim çalmış olabilir?” Sonunda dağların arkasındaki devasa cam şişeyi görmüş. İçinde kımıldayan rüzgâr varmış.
Şişeyi saklayan kişi ise ihtiyar bir saat ustasıymış.
— İnsanlar zamanı boşa harcadı, ben de rüzgârı sakladım! demiş.
Mehmet cesaretle öne çıkmış:
— Ama rüzgâr olmazsa zaman da akmaz. Çünkü hayatın akışı, nefesin esintisiyle başlar!
Bu sözlerden etkilenen saat ustası şişeyi kırmış. Rüzgâr özgürlüğüne kavuşunca şehir yeniden canlanmış.
Defterin boş sayfalarından biri kendiliğinden dolmuş.
Bölüm 2 – Gölgeler Ülkesinde Yolculuk
Mehmet ikinci masalda gölgelerin insanlardan ayrıldığı bir ülkeye gitmiş. Burada herkes gölgesiz dolaşıyormuş, ama gölgeler başka bir diyarda kendi hayatlarını sürüyormuş.
Gölgeler kralı Mehmet’e sormuş:
— İnsanlar neden bizi hep küçümsedi? Bizi sadece karanlıkta hatırladılar.
Mehmet düşünmüş:
— Çünkü insanlar ışığı sevdi. Ama unuttular ki ışık olmadan gölge de olmaz. Siz aslında ışığın kardeşisiniz.
Bu sözler üzerine gölgeler insanlarına geri dönmüş. İnsanlar gölgelerini yeniden görünce sevinçle ağlamış.
Defterin bir sayfası daha dolmuş.
Bölüm 3 – Masalların Çalınan Sesi
Son masalda Mehmet, büyük bir kütüphaneye varmış. Fakat masal kitaplarını açınca bomboş sayfalarla karşılaşmış. Hiçbir hikâyenin sesi kalmamış.
Masalların Sesini çalan kişi “Unutuluş Canavarı”ymış. Bu canavar insanların artık masal dinlememesinden güç alıyormuş. Ne kadar çok insan masalları unutursa o kadar büyüyormuş.
Mehmet korkmamış. Defterini açıp yüksek sesle hayal ettiği bir masalı anlatmaya başlamış. Onun sesiyle kitapların içi yavaş yavaş dolmuş, canavar küçülmüş, sonunda da yok olmuş.
Masalların sesi geri gelmiş. Defterin son sayfası da ışıkla dolmuş.
Dönüş
Mehmet gözlerini açtığında hâlâ sahafın tozlu raflarının arasında olduğunu fark etmiş. Ama elindeki defter artık boş değilmiş; içi birbirinden güzel maceralarla dolmuş.
Ve o günden sonra Mehmet, masal dinlemekle kalmamış; kendi masallarını yazıp başkalarıyla paylaşmaya başlamış. Çünkü anlamış ki masallar ancak paylaşıldıkça sonsuzlaşır.