Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; göklerin mavisiyle dağların doruğu birbirine komşuyken, bir köy varmış. Bu köyde Korkut adında yiğit bir delikanlı yaşarmış.
Korkut küçüklüğünden beri dağlara bakarmış. Köyün etrafını çevreleyen dağlar o kadar yüksek, o kadar sarp imiş ki kimse aşmaya cesaret edemezmiş. Söylenene göre, dağların ardında gizli bir vadi, vadinin içinde de insana bolluk ve huzur getiren bir pınar varmış. Fakat o pınara ulaşabilmek için hem cesaret, hem akıl, hem de sabır gerekirmiş.
Köylüler, “Dağların ardına gitmeye kalkma, orada devler, ejderhalar var,” diye uyarırmış Korkut’u. Fakat onun yüreğine korku değil merak düşermiş. “Yiğitlik, korkunun ardındaki yolu seçmektir,” dermiş kendi kendine.
Bir gün, köyün suyu kuruyacak gibi olmuş. Tarlalar çatlamış, hayvanlar susuzluktan zayıflamış. İşte o zaman Korkut, beklediği günü bulmuş: “Ben dağların ardındaki pınarı bulacağım, köyümü kurtaracağım.”
Yanına yalnızca bir değnek, bir su kırbası ve annesinin dualarını almış. Dağa tırmanırken karşısına önce kocaman kayalar çıkmış. Kayalar ona fısıldamış:
“Bizi aşmak istiyorsan sabırlı ol.”
Korkut her adımda sabırla, düşmeden, geri dönmeden yoluna devam etmiş.
İkinci gece, bir mağarada devle karşılaşmış. Dev kükremiş:
“Buraları benden izinsiz kimse geçemez!”
Korkut korkmamış, aklını kullanmış. Devin ayağına diken batırarak onun dikkatini dağıtmış, sonra hızla mağaradan çıkmış.
“Aklını kullanmayan, gücünü yitirir,” demiş kendi kendine.
Sonunda dağın zirvesine ulaşmış. Orada soğuk rüzgârlarla karşılaşmış, fakat kalbinde annesinin duasını hissetmiş. Gözlerini kapatıp o duaları dinlemiş; kalbi ısındıkça ayakları güçlenmiş.
Zirveyi aşıp öteye geçtiğinde, gördüğü manzara dillere destanmış: Yemyeşil bir vadi, ortasında gürül gürül akan pınar! Korkut kırbasını doldurmuş, pınarın suyunu köyüne taşımış. O su köyün toprağına, insanına, hayvanına can vermiş.
Köylüler, “Dağları aşan yiğit Korkut” diye onu anmaya başlamış. O günden sonra kim bir zorlukla karşılaşsa, şu sözü hatırlarmış:
“Yiğitlik, dağın ardındaki umudu görebilmektir.”
Gökyüzü şahidimdir, bu masal burada biter; dinleyenlerin gönlüne cesaret düşer.