Kayıp Renklerin Peşinde

Bir varmış bir yokmuş… Renkli Orman’ın hemen yanı başında, minik bir köyde yaşayan Zeliş adında meraklı mı meraklı bir kız çocuğu varmış. Zeliş, doğayı çok sever, kuşlarla konuşur, çiçeklerle sohbet eder, böceklerle oyunlar oynarmış.

Her sabah erkenden kalkar, ormanda keşif yapar, yeni şeyler öğrenmek için etrafı dikkatlice incelermiş. Bir gün, Zeliş uyandığında gökyüzü gri, ağaçlar gri, çiçekler griymiş. Ne sarı kalmış ne kırmızı, ne mavi ne de yeşil… Tüm renkler kaybolmuş!

Zeliş gözlerine inanamamış. Hemen annesine koşmuş.

— Anne! Her yer gri! Renkler nereye gitmiş?

Annesi de şaşkınmış.

— Bu da ne böyle? Belki Renkli Orman’da bir şeyler olmuştur, Zeliş. Ama dikkatli ol, olur mu?

Zeliş başını sallamış, çantasına su şişesini, büyüteçini ve defterini koymuş. “Bir dedektif gibi çalışmalıyım,” demiş kendi kendine. Sonra hop diye ormana dalmış.

İlk durak: Bilge Baykuş’un evi.

— Bilge Baykuş! Renkler kayboldu! Ne yapmalıyız?

Baykuş gözlüğünü düzeltip derin bir “hmmm” çekmiş.

— Zeliş, renkler doğanın dengesinden beslenir. Eğer doğa üzülürse, renkler de kaçar. Son zamanlarda insanlar çöplerini ormana bırakıyor, hayvanlar rahatsız, ağaçlar susuz…

Zeliş’in gözleri büyümüş.

— Yani renkleri geri getirmek için doğaya yardım etmeliyiz?

— Evet, ama bu tek başına yapabileceğin bir şey değil. Arkadaşlarını da çağır.

Zeliş hemen köye dönmüş, arkadaşları Mert, Elif ve Kerem’i toplamış. Dört kafadar büyük bir plan yapmışlar:

  1. Ormanı çöplerden temizleyecekler.
  2. Ağaçlara su verecekler.
  3. Hayvanlar için küçük barınaklar kuracaklar.
  4. İnsanları bilinçlendirecek bir renkli panayır düzenleyecekler!

Ertesi gün işe koyulmuşlar. Çöp toplarken eğlenmişler, ağaçları sularken şarkı söylemişler. Zeliş her yaptıkları şeyi defterine not almış. Bir hafta boyunca durmadan çalışmışlar.

Ve bir sabah… Güneş doğarken önce sarı bir ışık süzülmüş gökyüzüne. Ardından gökyüzü maviye, yapraklar yeşile, çiçekler kırmızıya dönmüş. Renkler bir bir geri gelmiş!

Köylüler dışarı çıkıp etrafa hayranlıkla bakmışlar. Zeliş ve arkadaşları sevinçten birbirine sarılmış.

O günden sonra köyde bir kural konmuş: “Doğayı sev, renkleri koru.” Herkes çöplerini geri dönüştürmüş, hayvanlara saygılı olmuş, ağaçlara dost gibi davranmış.

Zeliş ise defterini eline alıp bir not daha düşmüş:

“Dünya bize değil, biz dünyaya emanetiz.”


Ve masal burada sona ermiş, ama Zeliş’in hikâyesi her çocuğun kalbinde yaşamaya devam etmiş.

Gökkuşağını görmek isteyen, önce doğayı sevmeyi öğrenmeli.

Benzer Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz