Masalı dinlemek için tıklayın.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak mı uzak, sislerle örtülü, yedi dağın ardında bir ülkede, Gölgeler Diyarı adında bir yer varmış. Bu diyar, gün ışığına asla kavuşamayan, sadece gölgelerle var olan bir memleketmiş. Burada insanlar değil, gölgeler yaşarmış. Her biri bir zamanlar bir insana aitmiş, ama sahipleri onları unuttuğunda ya da kaybettiğinde, bu gölgeler Gölgeler Diyarı’na düşermiş.
Bir gün, üç farklı gölge, karanlıkların ortasında birbirlerine rastlamış. Biri zarif ve ince uzun bir kadın gölgesiymiş, adı Lina. Diğeri iri yapılı, bastonlu bir ihtiyarın gölgesiymiş, adı Borun. Üçüncüsü ise küçük bir çocuğun gölgesiymiş, kıpır kıpır ve meraklıymış; onun adı Tiri imiş.
Bu üç gölge, neden burada olduklarını bilmezmiş ama hepsinin kalbinde aynı soru varmış:
“Biz kime aittik ve neden unutulduk?”
Kayıp Zamana Yolculuk
Bir gece, Gölgeler Diyarı’nın en eski mağarasında toplanmışlar. Efsaneye göre orada yaşayan yaşlı bir gölge olan Anka, kayıp gölgelerin geçmişini görebilen bir bilgeymiş. Anka’nın yanına vardıklarında, bilge gölge derin bir sessizliğe gömülmüş, sonra şöyle demiş:
“Sahipleriniz sizi unuttu çünkü kalplerindeki ışık söndü. Onları tekrar hatırlatmak için, Işıklar Diyarı’na gitmeli ve yitirdikleri duyguları bulmalısınız.”
Gölge olmak kolaymış; ama kaybolmuş bir gölge olmak, sonsuzluğa terk edilmek demekmiş. Yine de üç gölge, kendilerine verilen görevi kabul etmiş. Anka onlara birer ışık tohumu vermiş. Bu tohumlar, gerçek sevgi, umut ve cesaretle filizlenirse, sahibine gölgesini hatırlatabilirmiş.
İlk Yolculuk: Umudun Şehri
İlk durak, Umudun Şehri’ymiş. Burası gri bir dünyaymış; insanlar başlarını eğmiş, gözlerinde parıltı kalmamış. Burada Lina’nın eski sahibi, Elena, yaşamaktaymış. Bir zamanlar ressam olan Elena, artık boyalarına bile dokunmaz olmuş. Lina onun atölyesine gizlice girmiş ve eski resimlerini hatırlatacak imgeler yaratmış. Bir gece, Elena uyanıp duvarda beliren kendi gölgesine benzer bir silueti görmüş. O an, unutulmuş bir anı yüreğinde kıvılcımlanmış.
Işık tohumu birden parlamış. Elena ağlamış, yıllar sonra ilk kez umutla resim yapmaya başlamış. Lina ise onun gözlerinde tekrar gölgesini bulmuş. Ama vedalaşma zamanı gelmişti. Çünkü yol daha bitmemişti.
İkinci Yolculuk: Sevgi Bahçesi
İkinci durakları Sevgi Bahçesi olmuş. Burası yıllar önce terk edilmiş bir kasabaymış. Tiri’nin sahibi, küçük bir çocuk olan Miro, artık büyümüş ve sevgiye inancını kaybetmiş bir genç olmuş. Sevgi Bahçesi’nde, insanlar artık birbirine dokunmaz, göz göze gelmez olmuş.
Tiri, gizlice Miro’nun peşine takılmış, onun yalnız yürüyüşlerinde gölgesini yerine koymuş, duvarlara çocukluk oyunlarını yansıtmış. Sonunda Miro bir gün durup ağlamış: “Benimle oynayan biri var mı hâlâ?” O anda kalbinde bir sıcaklık doğmuş.
Işık tohumu filizlenmiş. Miro eline bir oyuncak alıp dışarı çıkmış, çocuklara yaklaşmış. Tiri ise gözden kaybolmuş; çünkü artık yüreklere dönmüştü.
Son Yolculuk: Cesaretin Zirvesi
Borun’un sahibi ise bir zamanlar cesur bir dağcıymış: Kemal. Ama bir kazadan sonra artık dışarı çıkmaz olmuş, bastonuna mahkûm bir hayat sürüyormuş. Borun, onun odasında sessizce durmuş, geceleri rüyalarına eski dağları taşımış. Bir gün Kemal, eski eşyalarını karıştırırken bastonuna oyulmuş bir şekli fark etmiş: kendi gölgesinin izi.
İçinde eski bir kıvılcım yanmış. Bastonuna dayanarak kapıyı açmış, dışarı adım atmış. Gökyüzüne bakmış ve “Ben hâlâ buradayım,” demiş. O anda Borun’un ışık tohumu göğe doğru parlamış ve dağlara yansıyan bir ışık olmuş.
Gölgeler Yeniden
Üç gölge, görevlerini tamamladıklarında Anka’nın yanına geri dönmüşler. Artık onlar unutulmuş değil, hatırlanmış gölgelerdi. Anka, onları bir daha kimsenin unutamayacağı bir yere, Gökyüzü Gölgesine yükseltmiş.
O günden sonra, eğer bir gün güneşin batışında gökyüzünde dalgalanan garip bir ışık görürsen, bil ki o üç gölge hâlâ orada… Kalpleri unutanlara ışığı hatırlatmak için bekliyorlar.
Gökten Üç Elma Düşmüş:
Biri gölgeler gibi kaybolup tekrar bulunanlara,
Biri sevgiyi, umudu, cesareti unutmayanlara,
Biri de bu masalı okuyup kalbinde ışık taşıyan sana…