Masalı dinlemek için tıklayın.
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, dağların ardında küçük bir köyde annesiyle birlikte yaşayan bir delikanlı varmış. Bu delikanlının adı Keloğlan’mış. Kafasında tek bir tel saçı yokmuş ama aklı pırıl pırıl, kalbi tertemizmiş.
Bir gece Keloğlan, evinin önünde otururken gökyüzünde dolunay öyle parlakmış ki, neredeyse gündüz gibiymiş. Tam o sırada, ay ışığının içinden bir kız silüeti belirmiş. Bembeyaz elbiseler giymiş, gözleri gökyüzü kadar berrakmış. Keloğlan gözlerine inanamamış.
Kız yavaşça yere inmiş ve Keloğlan’a yaklaşmış:
“Ben Ay Kız. Aylar ülkesinden geliyorum. Yardımına ihtiyacımız var.” demiş.
Keloğlan şaşırmış ama içindeki merak ve iyilik duygusu ağır basmış.
“Ben nasıl yardım edebilirim size, Ay Kız?” demiş.
Ay Kız anlatmış: Aylar Ülkesi’nde bir karanlık çökmüş. Her dolunayda parlayan Ay Kristali çalınmış ve ülkenin ışığı sönmeye başlamış. O kristali çalansa kimse değil, Zifiri Orman’da yaşayan Gölge Efendisi’ymiş. Ancak kristali yalnızca kalbinde korku taşımayan biri geri getirebilirmiş. Ay Kız, Keloğlan’ın cesaretini duyduğu için onu seçmiş.
Keloğlan düşünmeden kabul etmiş. Ay Kız’ın büyülü ay ışığıyla birlikte göğe yükselmişler. Yolculukları yıldızlar arasında geçmiş. En sonunda Zifiri Orman’a varmışlar. Orası o kadar karanlıkmış ki, elini uzatsan parmağını göremezmişsin.
Ama Keloğlan korkmamış. Çünkü o hep şöyle dermiş:
“Saçım yok diye üzülmem, aklım var düşünürüm, kalbim var dövüşürüm!”
Ormanın derinliklerinde Gölge Efendisi belirmiş. Gözleri kıvıl kıvıl parlıyormuş.
“Sen de diğerleri gibi korkacaksın!” demiş.
Ama Keloğlan onun karşısında dimdik durmuş:
“Sen korkutamazsın beni. Çünkü kalbim ışıkla dolu!”
Bu sözlerle Keloğlan’ın içinden bir ışık fışkırmış. O ışık Gölge Efendisi’ni sarıp sarmalamış ve onun içindeki kötülüğü eritmiş. Meğer Gölge Efendisi de bir zamanlar bir yıldızmış ama yalnız kaldığı için karanlığa gömülmüş. Keloğlan’ın cesareti onu iyileştirmiş.
Ay Kristali parlamaya başlamış yeniden. Ay Kız sevinçle gülümsemiş.
“Sen sadece Aylar Ülkesi’ni değil, kalpleri de aydınlattın.” demiş.
Keloğlan kristali Ay Kız’a vermiş ve birlikte Aylar Ülkesi’ne dönmüşler. Ülke yeniden ışıl ışıl olmuş. Keloğlan’a bir dilek hakkı verilmiş. O da şöyle demiş:
“Ben yalnızca annemin yüzünü güldürmek isterim. Ona güzel bir ev ve huzur verin.”
Dileği kabul olmuş. Keloğlan annesinin yanına dönmüş, ama Ay Kız’ı hiç unutmamış. Her dolunayda gökyüzüne bakar, bir gülümseme görürmüş ayın içinde…
Gökten üç elma düşmüş:
Biri Keloğlan’a, biri Ay Kız’a, biri de bu masalı dinleyene.