Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yedi dağın ardında, yemyeşil bir köy varmış. Bu köyde herkes birbirini sever, yardımlaşır, güler yüzle yaşarmış. Ama köyün ucundaki eski, çatlak duvarlı kulübede yaşayan biri varmış ki, kimse ondan memnun değilmiş: Huysuz Dede!
Huysuz Dede her sabah bağırır, çocuklara homurdanır, kedilere su vermez, kuşları kovarmış. Köylüler ondan o kadar korkarmış ki kulübesinin önünden bile geçmezlermiş. Ama Keloğlan farklıymış.
Keloğlan, annesiyle birlikte yoksul ama neşeli bir hayat sürermiş. Güler yüzlü, meraklı ve yardımsevermiş. Bir gün annesi demiş ki:
— Keloğlan, şu huysuz dedeye bir sıcak çorba götür. Belki yüreği ısınır da biraz yumuşar.
Keloğlan, bir tas sıcak çorbayı alıp düşmüş yola. Kapıyı üç kez tıklatmış.
Tok tok tok!
İçeriden bir ses bağırmış:
— Kim o? Defol git!
Ama Keloğlan yılmamış.
— Ben Keloğlan. Size çorba getirdim.
Kapı yavaşça aralanmış. Gözleri kızarmış, kaşları çatık Huysuz Dede bakmış karşısındaki gence.
— Ne çıkarın var? Ne istiyorsun?
— Hiçbir şey istemiyorum. Yalnızca çorbanızı için, sonra isterseniz anlatacak bir masalım var.
Huysuz Dede önce surat asmış, sonra sessizce çorbayı içmiş. Yavaş yavaş yüzü yumuşamış. Keloğlan başlamış masalını anlatmaya: iyilik eden bir gencin, kalbi taş gibi sert bir ejderhayı nasıl güldürdüğünü anlatmış. Huysuz Dede bir an durmuş, gözlerini kısmış:
— O ejderha… Benim gibi biri miymiş?
— Belki… Ama sonunda o da gülmeyi öğrenmiş.
Ertesi gün Keloğlan yine gelmiş. Bu sefer yanında bir çörek getirmiş. Ertesi gün tekrar… Günler geçmiş, her gelişinde Huysuz Dede biraz daha gülümsemiş.
Bir gün Dede kendi anlatmaya başlamış:
— Bilir misin Keloğlan… Ben eskiden çok gülerdim. Ama sevdiğim herkesi bir savaşta kaybettim. O günden beri kalbimi kapattım. Ama sen… Senin gülüşün bana yıllar öncesini hatırlattı.
Keloğlan gözlerini kırpmadan dinlemiş.
— O zaman, Dede, belki birlikte köye inip çocuklara masal anlatırız? Onlar senden korkmasın artık.
Ve o günden sonra Huysuz Dede’nin adı “Masalcı Dede” olmuş. Keloğlan’la birlikte köy köy gezip çocuklara hikâyeler anlatmışlar, birlikte gülmüşler.
Gökten üç elma düşmüş:
Biri bu masalı yazana,
Biri okuyana,
Biri de kalbi yavaş yavaş yumuşayanlara…