Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, yemyeşil dağların arasında saklanan bir ormanda Uykucu Ayıcık adında minik bir ayı yaşarmış. Bu ayıcığın en sevdiği şey… tabii ki uyumakmış! Gündüzleri güneş ışığının altında yayılıp mışıl mışıl uyur, geceleri ise yıldızların altında tatlı rüyaların peşinden gider, sabah olunca bile uyanmak istemezmiş.
Ama Uykucu Ayıcık sadece uykusuyla meşhur değilmiş. O aynı zamanda çok meraklıymış. Rüyalarında hep uzak ormanlara yolculuklar yapar, bilinmeyen diyarlarda maceralara atılırmış. Bir gün, sabahın erken saatlerinde —ki bu Ayıcık için oldukça sıra dışıymış— gözlerini açmış ve yüreğinde tarifsiz bir heyecan hissetmiş.
“Bugün bir maceraya çıkacağım!” demiş kendi kendine ve yuvasından hoplayarak çıkmış.
Gökkuşağıyla Gelen Mektup
Ayıcık daha ne tarafa gideceğini bile düşünmeden, gökyüzünde kocaman bir gökkuşağı belirmiş. Ama bu sıradan bir gökkuşağı değilmiş. Renkleri parlıyor, içinden minik minik yıldız tozları dökülüyormuş. Gökkuşağının altından bir mektup süzülüp Ayıcık’ın önüne düşmüş.
Mektupta şöyle yazıyormuş:
“Sevgili Uykucu Ayıcık,
Gökkuşağı Ormanı’nda zaman durmuş. Renkler solmuş, çiçekler uyuyakalmış ve kuşlar şarkı söylemeyi unutmuş. Sadece gerçek bir düşçü, yani sen, oraya gidip büyüyü bozabilirsin.
Sevgilerle,
Gökkuşağı Muhafızı”
Uykucu Ayıcık bir an duraksamış. “Benim uykum var ama… ama bu çok heyecanlı!” demiş. Ve böylece, sırt çantasına biraz bal, biraz kurutulmuş çilek ve en sevdiği yumuşak yastığını koyarak yola çıkmış.
Gökkuşağı Ormanı’na Yolculuk
Yol uzunmuş. Önce Şarkı Söyleyen Nehir’i geçmiş. Bu nehir, sadece yanından şarkı mırıldanarak geçenlere yol verirmiş. Uykucu Ayıcık önce mırıldanmış, sonra utanmış. Ama sonra şunu fark etmiş: Kendi mırıldanması da bir şarkıymış! Nehir gülümsüyormuş gibi akmaya başlamış ve Ayıcık’ı karşı kıyıya geçirmiş.
Sonra Sessiz Çiçekler Vadisi’ne varmış. Burası o kadar sessizmiş ki, bir yaprağın düşmesi bile yankı yapıyormuş. Uykucu Ayıcık dikkatlice yürümüş, çiçeklerin başlarını okşayarak ilerlemiş. Ve sonunda, vadinin sonunda, gökyüzünden sarkan gökkuşağının ayaklarına varmış.
Gökkuşağı Ormanı işte oradaymış.
Renklerin Kaybolduğu Orman
Ayıcık ormana adımını attığında hemen bir şeylerin yanlış olduğunu fark etmiş. Ağaçların yaprakları grileşmiş, çiçekler başlarını eğmiş, kuşlar dalda öylece oturuyormuş. Hava ne sıcak ne soğukmuş; sanki her şey beklemeye alınmış gibiymiş.
Birden karşısına uzun beyaz sakallı, minik kanatlı bir yaratık çıkmış. Bu, Gökkuşağı Muhafızı’ymış.
“Hoş geldin Ayıcık,” demiş. “Renklerimizi geri getirecek olan sensin. Ama önce üç sınavdan geçmen gerek.”
Uykucu Ayıcık biraz endişelenmiş ama başını sallamış.
Birinci Sınav: Rüya Kutusu
Muhafız, Ayıcık’a küçük bir kutu vermiş. “Bu kutunun içinde herkesin en güzel rüyası var. Ama açarsan, kendi rüyanı kaybedersin. Kutuyu güvenli yere götürebilir misin?”
Ayıcık kutuyu kucağına almış. Tüm yol boyunca içini merak etmiş ama sabretmiş. En sonunda kutuyu ormanın kalbindeki Rüya Ağacı’nın altına bırakmış. Kutunun içinden minik ışıklar çıkmış ve ormana yayılmış. Çiçekler uyanmaya başlamış.
İkinci Sınav: Unutulmuş Melodi
Muhafız, Ayıcık’tan ormanın eski melodisini hatırlamasını istemiş. Ama bu melodi yalnızca kalpten gelen seslerle çalınabilirmiş. Ayıcık gözlerini kapatmış, kalbini dinlemiş ve yavaşça mırıldanmaya başlamış. Önce kendi kalbinin ritmi, sonra nehrin şarkısı, sonra yıldız tozlarının fısıltısı…
Ve bir anda: Melodi doğmuş! Kuşlar uyanmış, gökyüzü rengarenk olmuş.
Üçüncü Sınav: Uykudan Uyanmak
Son sınav ise en zor olanıymış. Gökkuşağı Muhafızı şöyle demiş:
“Artık kalman gerek, Uykucu Ayıcık. Gökkuşağı Ormanı’nda sonsuza kadar uyuyabilirsin. Hiçbir şey düşünmene gerek kalmaz. Ama sen seçmelisin: Kalmak mı, yoksa dünyaya geri dönüp başka ormanlara da neşe taşımak mı?”
Ayıcık yumuşacık yastığını eline almış, gözlerini kapamış… ve sonra gülümsemiş.
“Uyumak çok güzel ama… paylaşmak daha güzel!” demiş ve geri dönmeye karar vermiş.
Eve Dönüş ve Sonsuz Rüyalar
Ayıcık yuvasına döndüğünde ormanda bir şeyler değişmiş. Artık ne zaman uyusa, rüyalarında Gökkuşağı Ormanı’ndan gelen çiçekler, kuşlar ve melodiler olurmuş. Ve bu rüyaları her sabah diğer hayvanlarla paylaşırmış.
Ormandaki herkes artık Ayıcık’a sadece “Uykucu” değil, aynı zamanda “Maceracı Ayıcık” dermiş.
Ve Ayıcık da her gece, yeni bir maceranın hayaliyle huzur içinde uyurmuş…
Gökkuşağı kadar renkli rüyalarla,
Masal burada biter, iyi uykularla…