Ana SayfaYaşa Göre5-6 Yaş MasallarıAyşe ve Şifanın Sihirli Anahtarı

Ayşe ve Şifanın Sihirli Anahtarı

Bir varmış bir yokmuş, yemyeşil dağların arasında, çiçeklerle bezeli küçük bir köyde Ayşe adında bir kız yaşarmış. Ayşe, daha minicik bir çocukken bile oyunlarında hep insanları iyileştirir, bebeklerine sargılar sarar, arkadaşlarına “şifa iğnesi” yaparmış. Herkes onun bu sevdasına gülümseyerek bakar, “Büyüyünce kesin hemşire olacak bu kız,” dermiş.

Ayşe’nin en büyük hayali, gerçek bir hemşire olup hastalara yardım etmekmiş. Annesi hasta olduğunda ona çorba yapar, yorganını düzeltir, gözlerinin içine bakarak umut verirmiş. Ayşe şunu bilirmiş: İyileşmek bazen sadece ilaçla değil, sevgiyle, sabırla ve umutla olurmuş.

Bir gün köylerine tuhaf bir haber yayılmış: Dağın öbür yamacındaki Eski Şifa Evi’nin kapıları, sadece kalbinde gerçek şefkat taşıyanlara açılırmış. Rivayete göre burada, geleceğin iyileştiricilerine verilen bir Şifanın Sihirli Anahtarı varmış. Bu anahtarı bulan kişi, istediği her yerde iyileştirici bir güçle insanlara yardım edebilirmiş.

Ayşe bu hikâyeyi duyar duymaz karar vermiş:
“Ne olursa olsun o anahtarı bulacağım!” demiş.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte küçük bir sırt çantası hazırlamış: Biraz ekmek, su, bir de annesinin ördüğü minik yün atkı. Ve düşmüş yola…

Dağın eteklerinde önce küçük bir dereyle karşılaşmış. Derenin kenarında ağlayan bir sincap varmış. Ayağı bir dala dolanmış, kıpırdayamıyormuş. Ayşe hemen durmuş, çantasından çıkardığı minik bez parçasıyla sincabın ayağını dikkatlice sarmış.

Sincap minnetle gülümsemiş:

Ayşe sincabın tarif ettiği yoldan ilerlemiş. Birinci sınav, dev bir labirentmiş. Duvarları dikenli güllerle çevriliymiş. Pek çok yol varmış ama sadece biri doğruymuş. Ayşe kalbini dinleyerek en sıcak, en ışıklı yolu seçmiş. Yorulmuş, elleri çizilmiş ama yılmamış.

İkinci sınav, Bilge Baykuş’un bulunduğu büyük meşe ağacında gerçekleşmiş. Baykuş ona sormuş:

Ayşe hemen cevaplamış:

Bilge Baykuş gözlerini kısıp gülümsemiş ve bir tüy vererek:

Son sınav ise, bir gölün kıyısındaymış. Gölün üzerinde bir kayık duruyormuş, ama kayık delikmiş. Karşı kıyıya geçmek zorundaymış. Ayşe biraz düşünmüş, çantasındaki atkıyı çıkarıp deliği tıkamış. Kürek çekerek suyun karşısına geçmiş.

Ve sonunda, yaşlı bir çınarın altında parlayan küçük bir sandık bulmuş. Sandığın üstünde şunlar yazılıymış:

Ayşe sandığı açtığında içinde pırıl pırıl parlayan gümüş bir anahtar bulmuş. Anahtarı eline aldığında gökyüzünden tatlı bir melodi yükselmiş, çiçekler dans etmiş.

O anda Ayşe anlamış: Bu anahtar bir sihir değilmiş, asıl sihir kendi içindeki sevgi ve yardım etme isteğiymiş.

Köyüne döndüğünde herkes onu kahraman gibi karşılamış. Artık herkes ona “Küçük Hemşiremiz” diyormuş. Ayşe büyümüş, gerçek bir hemşire olmuş ve ülkenin dört bir yanında hastalara, yaralılara, yüreği kırıklara şifa dağıtmış.

Ve cebinde her zaman o gümüş anahtarı taşımış; hatırlamak için:
Şifa, sevgiyle başlar.

Gökten üç elma düşmüş:
Biri hayallerinin peşinden giden Ayşe’ye,
Biri yardım etmekten vazgeçmeyenlere,
Biri de bu masalı okuyup içi umutla dolanlara…

Benzer Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz