Sessiz Şehrin Hikâyesi

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarların ötesinde, kimsenin bilmediği gizemli bir şehir varmış. Bu şehrin adı Sessiz Şehir’miş. Sessizliğiyle meşhur bu yer, kuşların bile kanat çırparken ses çıkarmadığı, rüzgarın bile fısıltıyla estiği, insanların ise sadece gözleriyle anlaştığı bir yermiş.

Bu şehirde ne kavga olurmuş ne gürültü, herkes kalbinin sesiyle konuşurmuş. Şehir halkı, duygularını ve düşüncelerini göz göze gelerek, tebessüm ederek ya da elleriyle işaret ederek anlatırmış. Ne yazık ki, şehir yıllar önce korkunç bir lanetle karşı karşıya kalmış.

Efsaneye göre, bir zamanlar bu şehir çok gürültülüymüş. İnsanlar bağırarak konuşur, tartışır, birbirlerine saygı göstermezmiş. Bu yüzden gökyüzünde yaşayan Zaman Perisi, insanların kalplerini duyamaz hale gelmiş. Zaman Perisi çok üzülmüş ve şöyle demiş:

Böylece şehir bir sabah sessizliğe uyanmış. Konuşmak isteyenin sesi çıkmaz olmuş. Kimse ne bağırabiliyor ne de şarkı söyleyebiliyormuş. Önce herkes çok korkmuş ama zamanla insanlar başka yollarla anlaşmayı öğrenmişler. Gözlerle gülümsemek, ellerle selamlaşmak, kalplerle sevmek… Şehir zamanla daha huzurlu, daha anlayışlı bir yer haline gelmiş.

Fakat bu sessizlik içinde doğan küçük bir çocuk varmış: Lina. Lina, diğerlerinden farklıymış. O doğduğunda sessizlik içinde ağlamış. Annesi onu kucağına aldığında hiç ses çıkarmadan gözlerinden yaşlar süzülmüş. Ama en ilginç olanı, Lina üç yaşına geldiğinde bir gün evlerinin bahçesinde oynarken şarkı söylemeye başlamış. Önce sadece annesi duymuş bu sesi. Ardından komşular duymuş. Herkes şaşkınlıkla dışarı çıkmış.

Lina’nın sesi, melodisiyle yumuşak bir rüzgar gibi şehri dolaşmış. Kimse korkmamış. Çünkü onun sesi, tartışmaların değil, barışın sesiymiş. Zaman Perisi bunu gökyüzünden izlemiş ve içten içe gülümsemiş. Kendi kendine demiş ki:

O andan itibaren Sessiz Şehir’in laneti çözülmüş. Ama halk artık bağırmaz, kırıcı sözler söylemez olmuş. Çünkü öğrenmişler ki, ses kalpten gelmeyince sadece gürültü olurmuş.

Lina ise büyüdüğünde bir şarkı öğretmeni olmuş. Ama sadece sesi değil, aynı zamanda sessizliği de öğretmiş. Çünkü biliyormuş ki bazen bir bakış, bir tebessüm ya da bir dokunuş; yüzlerce kelimeden daha anlamlı olabiliyormuş.

Ve o günden sonra Sessiz Şehir, “Kalbin Diliyle Konuşan Şehir” olarak anılmaya başlamış.

Benzer Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz